Klinik Psikoloji alanında yapılan akademik ve uygulama alan çalışmaları

Klinik psikoloji alanında yapılan akademik çalışmalar (PhD.) daha çok araştırmaya, bilimsel olarak keşfetmeye ve geliştirmeye odaklıyken, uygulama ve tedavi (Psy.D.) alanında yapılan çalışmalar ise, bireysel sorunların çözümü odaklıdır. Psikoloji bilimine katkıda bulunmak isteyen akademisyenler tezler yazabilir, araştırmalar yapabilir ve deneyler tasarlayabilirler tabii ki bunları yaparken gerekli uygulamaları da kullanabilirler. Klinik psikolojinin uygulama ağırlıklı kısmını tercih eden yani insanlarla daha içli-dışlı olan klinik psikologlar, bireylerin yaşadığı sıkıntıları tespit edebilmek ve çözebilmek için geçmişleriyle ve gündelik hayatlarıyla ilgili sorular sorabilir, danışanlarına testler uygulayabilir ve aktif bir deneyde yer almalarını önerebilir tabii ki etik olması kaydıyla. Bunların sonucunda ise insanların ruh sağlığına katkılarda bulunabilirler (Uygur, 2018). Konun daha iyi anlaşılabilmesi için araştırmalara ve bilimsel makalelere örnekler vermek istiyorum;

       Üniversite öğrencileri üzerinde stres düzeyi, denetim odağı ve depresyon düzeyi arasındaki ilişki üzerine bir araştırma yapılmış. Araştırmada 314 öğrenci kullanılmış. Öğrencilerin denetim odaklarını belirlemek için “Rotter İç-Dış Denetim Odağı Ölçeği” tercih edilmiş. Stres düzeylerini belirlemek için ise “Stres Kaynakları Ölçeği” ve depresyon düzeyleri için de “Beck Depresyon Envanteri” kullanılmış. Elde edilen verilerin analizinde frekans, yüzde, aritmetik ortalama, bağımsız grup t testi gibi metotlara başvurulmuş. Araştırma sonucu ise oldukça ilginç; Öğrencilerin daha çok dıştan denetimli oldukları, fiziksel stres kaynaklarından daha fazla etkilendikleri, depresyon belirti gösterme düzeylerinin de bir hayli yüksek olduğu tespit edilmiş. Denetim odağı ve kendini yorumlama biçiminin başka bir deyişle içsel stres kaynaklarının depresyonu anlamlı düzeyde etkilediği sonucuna kanaat getirilmiş (Akbağ ve ark., 2005).

Yapılan başka bir deneyde ise Bipolar bozukluğu olan ve olmayan Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) hastalarının klinik ve afektif mizaç özelliklerini karşılaştırmışlar. Sonuç ise pek tatminkar değil. Bipolar bozukluğu OKB hastalarında klinik farklılıklara sebep olmaktadır. Afektif mizaç tipleri açısından her iki grup arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Bipolar bozukluğu olan ve olmayan OKB hastalarının afektif mizaç özellikleri daha geniş örneklemlerle araştırılması gerektiğine karar verilmiş (Fıstıkçı ve ark., 2012). 

Yapılan başka bir araştırmada ise şizofreni hastalarının bakım vericilerine yapılan psikoeğitimin hastalardaki klinik gidişe ve bakım vericilerin duygu dışavurumu düzeylerine olan etkisi araştırılmış. Sonucunda ise temel hemşirelik sorumluluklarından biri olan psikoeğitimsel programlar hastaların ve ailelerin topluma ve kurumlara uyum sağlamalarında son derece önemli olmasına rağmen bu çalışma ile gösterilememiştir. Şizofreni tedavisinde hastaya yönelik uygulanan ilaç tedavisi ve psikoterapötik girişimlerin yanında, ailelere ve bakım vericilere uygulanacak psikoeğitim programının hastalığın prognozunda etkili bir durum olan duygu dışavurumuna ciddi katkılar sağladığı söylenebilirmiş (Arslantaş ve ark., 2009).

Başka bir araştırmada ise İntihar Olasılığı Ölçeği (İOÖ)’nin klinik örneklemdeki geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmış. Elde edilen bulgulara göre İOÖ’nin klinik örneklemde kullanılabilecek güvenilir ve geçerli bir ölçme aracı olduğu gözlemlenmiş (Atlı, 2007).

 Araştırdığım başka bir yazı ise Bağımlılık Profil İndeksi’nin (BAPİ) Geliştirilmesi, geçerlilik ve güvenilirliği üzerine. Çalışmanın amacı alkol ve madde kullanıcılarının madde kulanımına bağlı oluşan sorunlarının özelliklerini çok boyutlu olarak değerlendirecek, tedavi planlanmasında yardımcı olabilecek ve kolay uygulanabilecek bir ölçek geliştirmek. Elde edilen veriler ışığında BAPİ geçerli ve güvenilir bir ölçek olarak değerlendirilmiş ve ölçeğin bağımlılığın çeşitli boyutlarını kapsayan bir şiddet ölçeği olarak kullanılabileceği kanaatine varılmış (Ögel ve ark., 2012).

Evet gelelim son araştırmaya. Narsistik Kişilik Envanteri’nin Türkçeye Standardizasyonu. Narsiszm günümüzde örgütsel davranış ve yönetim alanlarının araştırma konuları arasına girmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, iş gören tutum ve davranışlarına yön verebilen narsiszm, liderlerde görüldüğünde örgüt açısından bir risk ya da kazanca dönüşebilmektedir. Ulusal yazı incelendiğinde ise konuya ilişkin çalışma sayısının azlığı, araştırmacılar açısından narsiszmin hala patolojik bir olgu olarak algılandığı şeklinde açıklanabilir denilmiş. Makale ile örgütsel davranış ve insan kaynakları yönetimi gibi alanlarda çalışan araştırmacıların ilgisinin çekilmesi ve klinik amaçlı olmayan bir narsiszm ölçeğinin kullanılması amaçlanmıştır. Araştırma kapsamında, uluslarası literatürde kullanılan ve 2006 yılında 16 soruya indirgenen Narsistik Kişilik Envateri- NKE’nin (Narcisstic Personality Inventory-NPI) Türkçe’ye standardizasyonu yapılmıştır. Ölçek iki farklı akademisyen tarafından Türkçeye tercüme edilmiş ve üçüncü bir akademisyen tarafından geri çevirisi yapılarak aslına uygunluğu kontrol edilmiştir. İki ayrı örneklem üzerinde, ölçeğin iç güvenilirliği ve yapısal geçerliliği test edilmiştir. Üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirilen başlangıç uygulaması sonucunda, ölçek güvenilirliği düşüren ve ölçeğe anlamlı katkıda bulunmadığı görülen ifadeler revize edilmiştir. Araştırmanın ikinci örneklemini ulusal ve uluslararası ölçekteki işletmelerin çalışanları oluşturmuştur. Elde edilen bulgulara göre NKE’nin yeterli güvenilirlik ve geçerlilik değerlerine sahip olduğu gözlemlenmiştir(Atay, 2009).

Kaynakça

Akbağ, M. Sayıner, B. Sözen, D. (2005), Üniversite öğrencilerinde stres düzeyi, denetim odağı ve depresyon düzeyi arasındaki ilişki üzerine bir inceleme, 17 Aralık 2018 ayında http://dspace.marmara.edu.tr/handle/11424/3234 adresinden alındı.

Fıstıkcı, N. Hacıoğlu, M. Erek, Ş. Tabo, A. Saatçioğlu, Ömer. (2012), Bipolar bozukluğu olan ve olmayan obsesif kompulsif bozukluk hastalarının klinik ve afektif mizaç özelliklerinin karşılaştırılması, 17 Aralık 2018 ayında http://dspace.marmara.edu.tr/handle/11424/1882 adresinden alındı.

Arslantaş, H. Sevinçok, L. Uygur, B. Balcı, V. Adana, F. (2009), Şizofreni hastalarının bakım vericilerine yapılan psikoeğitimin hastalardaki klinik gidişe ve bakım vericilerin duygu dışavurumu düzeylerine olan etkisi, 17 Aralık 2018 tarihinde http://adudspace.adu.edu.tr:8080/xmlui/handle/11607/1945 adresinden alındı.

Atlı, Z. (2007), İntihar olasılığı ölçeği (ioö)’nin klinik örneklemdeki geçerlik ve güvenirlik çalışması, 17 Aralık 2018 tarihinde http://adudspace.adu.edu.tr:8080/xmlui/handle/11607/270 adresinden alındı.

Ögel, K. Evren, C. Karadağ, F. Gürol, T. (2012), Bağımlılık Profi l İndeksi’nin (BAPİ) Geliştirilmesi, Geçerlik ve Güvenilirliği, 17 Aralık 2018 tarihinde https://toad.edam.com.tr/sites/default/files/pdf/bagimlilik-profil-indeksi-bapi-toad.pdf adresinden alındı.

Atay, S. (2009), Narsistik Kişilik Envanteri’nin Türkçe’ye Standardizasyonu, 31 Aralık 2018 tarihinde http://dergipark.gov.tr/gaziuiibfd/issue/28326/301018 adresinden alındı

Bu İçeriği Paylaşın

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top